gözlerimi kapatıyorum Prag soğuğuna
Verdi çalıyor uzaklarda bir yerde
kilisenin çan sesiyle beraber
Carl Köprüsü'nde öpüşen turistlerin
arzusu karışıyor ...
kadim şifacıların sırrı
avuç içlerindedir
dokunsan sol gözüme
geçecekmiş gibi körlüğü
eğsem başımı
saçlarımı okşasan
bitecekmiş gibi öksüzlüğüm
öylesi...
güldüğün vakit
mor bulutlara kaldırıyorlar beni
arkadaş oluyorum tanrı'yla
misket oynuyoruz yıldızlardan
körebe ve saklambaç gezegenlerle
sizse gökyüzün...
ne vakit sarılsam sana
sıkı sıkıya kenetli
dudak hizama gelir alnın
şakaklarında başlar yolları memleketin
yüzündeki çizgilerinden öperim seni
elmacıkla...
bu dünya denilen savaş meydanında
vurulmuşum sol yanımdan
üstelik sana
can pazarı kurulmuş
çığlıklar, ağıtlar sağır kulak
metrekareye bir et parçası düş...
şiir bitti
sen başladın bütün gece
geniş düzlüklerden engebelere yürüdüm
bir düş tuttum maviydi
bir bulut kovaladı hakiydi
su gibi çoğalırken sadeliğim
...
hani ölüler içindi
anlamsızlığı zamanın
kadranlarım sürekli beni ben geçiyor
saniyelere bölünüyorum durmadan
mısır'da kum taneleri oluyorum
bir cam fanu...
nar kokardı dudakların ne vakit öpsem
nar tanesi gibi dişlerin çoğalırdı ağzımda
insanlar geçerdi yanımızdan telaşlı
aldırmazdık
utanmadan öpüşürdük aral...
Yükleniyor...
İçeriğin sonu
Yüklenecek başka sayfa yok