Eskimiş beş katlı apartmanın merdivenlerinde gördüm seni

Aşağıda oymalı kapının suratıma çarpan gürültüsü

Trabzanın köşeyi dönen demiri kırık 

Zilleri çalıp kaçmış gibi içimde çocuklar

Belki daha çok severdim seni yüzüme baksaydın azıcık


Yolu yeni ziftlenmiş, 

kaldırımı taştan sokağın, köşesini dönerken gülümsedim sana

İçimde istiflediğim kelimeler gibi

Ha devrildi devrilecek telefon direği

Ardım sıra bağırıp gelen şu hurdacı

Sanki arabasına biri yüreğimi bırakmış gibi


Kemerli köprünün ayaklarında sarılıp öptüm seni

Hiç umurunda değildik kedilerin

Yüzünde tanıdık biri görecekmiş telaşı, üstünde pazen çiçekli elbise 

Gelip geçiyor elleriyle ağzını kapatmış insanlık

Sanki taşa tutacak,

 Biri –ayıp ulan aile var – dese


Eski Rum apartmanının cilası kalkmış trabzanlarını okşarken 

İnce tozunu alırken ayağının değdiği kaldırım taşlarının 

Ve kemerli köprüden geçenlerin yüzlerini sana benzetip, sayarken tek tek

 “Zamanım” diye sevdim seni hep

Şimdi ellerimde ilk bilinçli kötülüğümün

 Altmış gün oruç tutsam bağışlanamaz günahı

Seni senden habersiz sevmenin utangaç aymazlığı var

Sokağa çıkmaya cesaretim yok

Çıksam vururlar, onlar vurmazsa ben beni vururum biliyorum

Oysa benim ölümden ziyade Zaman’a ihtiyacım var… 




Resim: Lesley Oldaker, New Beginnings