en son böyle hissettiğimde

allah'ına kitabına sövmüştüm dünün

istanbul'da bir pansiyonda değildim

kırık bir yelpazenin kırık bir kumaşıydım

bir başımaydım, bitmiştim

mahvolmuşluğun ıstırabını on dört ay yaşadım

ben yaprak döktüm ağustostaydım

ben on dört yaprak döktüm on dört ay


mavi bir masa ayağı değildim hiç

hiç mi hiç mutlu değildim 

dopdolu sürahiydim ağzına değin

nasıl taşmadım, kusmadım hayret ettim

eriyip gittim ben parmaklarımdan

bir güneş seğirirdi göz kırpardı yer yer

tuttum çıkarttım yakasından

bir bilseler halime gülerlerdi

ben on dört yaprak döktüm on dört ay


ispanyol meyhanesinde ağlayan kadın

bir mızıkanın gıcırtılı tınısında kan kırmızı

gözlerim gibi kan kırmızı

arap şükrü'de ayyaş değildim 

gözlerim denizden yeni çıkmış değildiler

ben içremde meydan muharebesi verdim

ve gözlerim muzaffer değildiler

yağmur duasına çıkmadı köylülerim

ben on dört ay rahmet yağdım

geçtiğim topraklarda yeşiller bitiyordu

ben yaprak döktüm ağustostaydım

on dört yaprak döktüm on dört ay