çınlıyorsun hala

nasıl çınlıyorsun


alıkoyuyor adımlarımı yolundan

kısrağın ilk koşuşuna benziyor

rüzgar esiyor ardına

seninle yüzyıl başımızda esmiş

kavak seslerine benziyor

bıldırcının yuvasında bıraktığı yankıya

düğünümde judas’ı oynatan lavtaya benziyor


nasıl benziyor

benzedikçe uzaklar benim oluyor


sevgilim bu ıslık

dudaklarından aldığım kelime

ilk kömürünü sürdüğüm

ormanlarından aparılmış

yaş ağaçtan

teninin beyazlığı bir kağıda benziyor

sesimi çağırıyorsun

sesim kayıplara alışmış kadınlardan

koparılmış bir ağıda benziyor

benzedikçe tüm hüzünler benim oluyor


sesimi çağırıyorsun

nasıl

çınlıyorsun hâlâ

nasıl

sesin bin yıllık bir pişmanlığa benziyor


benzedikçe tüm utançlar benim oluyor

hıncım durulsa

burcum bulansa da