skylar grey - words



Okuldan dönüyorum, hava basık, bulutlar simsiyah, yağdı yağacak, kulağımdan beynime kazınan Skylar'ın sesi. Nereden baksan, baştan aşağı beni anlatıyor diye düşünüyorum. Küçüğüm ancak kargaşanın içinde bir parça sessizlik aradığımı anımsıyorum. O yaşta tasasız olunması gerekir aslında ama o kadar derdin içindeyim. Öyle sanıyorum, o yaşta her şey biraz daha yoğun olur, bilirsiniz. Aynı zamanda zor bir ergen genç kızım, korkuyorum birçok şeyden. Yaşıtlarımın deliler gibi gezip arkadaş biriktirdiği, her okul çıkışı kahve içmeye gittiği zamanda ben parka bile çıkmak istemezdim. Bir şekilde bir uyuşmazlık olduğunun farkındaydım yaşım ve olduğum kişi arasında ama üstünde durmadım. O insan olamadım sadece. Umursamayan, umursamıyormuş gibi görünebilen.

Benim bir şekilde kafamın içindeydi hep. Bahsettiğim aşk da değil, herhangi bir sorun da yok aslında ama, yaradılışımın amacı yalnızca gezmek, içmek, uyuyup uyanmak ve çalışmak olmadığının farkındaydım. Aptal bir ergendim yani. Bunun için uykusuz kalacağım daha onlarca gece olduğunu, şimdi eğlenmesi, gezip tozması, arkadaşlarıyla olması gerektiğini ona söyleyebilseydim keşke.

Çünkü bu şey beni hâlâ uyutmuyor. Günler ve insanlar birbirinden beter olmaya başladı. Havalar korkunç, her şey daha da kötüye giderken, artık telaşlanmam gereken şeyin bir tane olmaması da beni uyutmuyor. Kaygı bozukluğu içinde günlerimi bazen 5 saat, bazen de 5 günmüş gibi geçiriyorum. Delirmiyorum, hayır. Hoş, deliremiyordum da zaten.

Çünkü zaman akıyor, akıyor, akıyor; daha da hırslanıyor. Beni o rakamların arasında akrep ve yelkovanın çevresinde eziyordu gerçek. Erken yaşta gelen farkındalık insanın kalan ömrünü zehir ediyordu genelde. Çünkü hiçbir şeyin farkında olmayan herkes çok mutluydu, öyle görünüyordu. Ya da beynim aksine inanmak istemiyordu. Çünkü bu mantığımın aptal olan mutludur mekanizmasıydı. Son zamanlarda pekâlâ aptal olmayı kabul edebileceğim gerçeğiyle yaşıyorum. Bu suçlu hissettiriyor.

İnsan 15 yaşında neden insanlık namına bir dünya olguyu kendine görev edinirdi ki?

O zaman bilemedim, şimdi de bilemiyorum. Sadece yorgun ve üzgünüm.

Utanıp, çekinmeden ergen olabilmiş olmayı isterdim.

Her yaşı olduğu ve istediği gibi yaşayabilmiş olmak ne büyük şansmış.

Yine de, her şeye rağmen, ben de güzel zamanlar geçirdim. Felsefe kulüplerinde kendim gibi üç beş kırıkla tartıştığımız konularla, yazar olma arzusunu göğsünün ortasında meydan ateşi gibi taşıyan yanımın gece gündüz kitaplar, şiirler okuyup, yazma sanatına dair makaleler okuması, tüm anılar gibi, bugün de canımı yakıyor.

Barıştım her şeyle. Yaşadığım, yaşayamadığım, yaşamamış olmayı dilediğim her şeyle. Hayat beklemiyor, affetmiyor da. Geri dönemiyorsam, dönmemem gerekiyordur. Israr etmiyordum, dünü düşünmüyorum. Her şey yaşanması gerektiği için yaşanıyor ve bu çizgi bir düzlükte mutlaka duracak.

Makul bir çizgide, olmak istediğim insanı aynada görmek istiyordum; bu kadar.

8eylül22

yirmiüçoniki