1.Kûşte-i gamze-i cellâd ki derler o biziz
Nûş-ı hûn-ı dile mutâd ki derler o biziz
2.Sîne pür-âteş ü dil gevher-i aşk ile tolu
Berk-hîz ebr-i güher-zâd ki derler o biziz
3.Nâ-resâ mısrâ-ı bercestemize çûb-i Kelîm
Kâdir-i sihr-i nev-îcâd ki derler o biziz
4.Bî-vücûduz yine berbâd kün-i milk-i gamız
Neydeki âteş-i feryâd ki derler o biziz
5.Es’adâ manî-i nev-tıfl-ı nev-âmûz bize
Fenn-i endîşede üstâd ki derler o biziz
1. Beyit
Kûşte: öldürülmüş
Gamze-i cellâd: cana kıyan yan bakış
Nûş: içmek, tatlı zevk ve sefa
Cellâd: ölüme mahkum edilenleri öldürmeye mecbur adam
Mutâd: adet edinilmiş
Hûn: kan
Gamze: süzgün bakış
1. Beyitin Çevirisi
Bakışının(gamze) celladının öldürdüğü bir ceset var ki o biziz
Gönül kanını içmeyi alışkanlık edinenler var ki, o biziz.
2. Beyit
Sîne: göğüs, yürek
Pür-âteş: ateşi çok
Gevher: akıl, edep, cevher
Berk: parlama, katı, şimşek
Güher-zâd: inci doğuran
Biz dediği insanları şimşek çıkaran, inci doğuran bulut
(berk-hîz ebr-i Güher-zâd) a benzetmektedir (teşbih-i beliğ).
2. Beyitin Çevirisi
Aşığın sinesi ateşle ve gönlü aşkın cevherleriyle doludur. Şimşek sıçratan cevher doğuran bulut derler ya, o biziz.
3. Beyit
Kelîm: konuşan demek olup, Tûr dağında Allah ile konuşan Hz. Musa’nın sıfatıdır.
Çûb-ı Kelîm: Hz. Musa’nın değneği demektir ki bir mucize eseri olarak ejderha olmuştur.
Nâ-resâ: yetişememiş, ham
Mısrâ: dize
Berceste: seçme, kıymetli söz
Kâdir: güç, kudret sahibi
Şair burada Hz. Musa’nın değneğinin bu özelliğini hatırlatarak, onun mucizesinin kendi mısra-ı bercestesine yetişemediğini ifade etmektedir. Kendilerinin, yeni icat edilen sihre güçlerinin yettiğini, bu sihirle yazdıkları mısra-ı bercestelerinin o değnekten daha etkili olduğunu söylemektedir.
3. Beyitin Çevirisi
Yetişmemiş ham kıymetli sözlerimiz bile Hz. Musa’nın değneğinden güçlüdür, bu yeni icadımızın sihri derler işte o biziz.
[Hz. Musa’nın asâsı(o asâ ile gösterşlen sihir) bizim bir berceste mısramıza (seçkin bir dizemizin yarattığı sihir etkisine) erişemez. Yepyeni sihirler îcâd etmeye kâdir olan derler ya, o biziz.]
4. Beyit
bî-vücûd: varlıktan geçmiş
Berbâd-kün-mülk-ü gam: gam ülkesindeki perişanlık
şair biz dediği insanları, neydeki feryat ateşine benzetmektedir (teşbih-i beliğ). Beyte göre bu insanlar, varlıktan geçmiş (bî- vücûd) ve gam ülkesinde perişan olmuşlardır (berbâd-kün-mülk-i gam).
4. Beyitin Çevirisi
Varlıktan geçmiş ve gam ülkesinde perişan olduk, neydeki o feryat ateşi yine biziz.
[Vücûdumuz(valığımız) yok, yine de gam mülkünü(gam ülkesini) yaratan kül/ol emri ile darmadağınız. Neydeki feryâdın ateşi, yakıcılığı var derler ya işte o biziz.]
5. Beyit
Es’âd: Şeyh Galib’in asıl adıdır
Nev-tıfl: yeni yetişen
Nev-âmûz: acemi, yeni alışan
Fenn: maarifet, hüner, tecrübe, ilim,
Şiiri şiiri yapan elbette yeni, yeni olduğu kadar da renkli manalardır.
Çünkü bu, gazel yazmada kalemin ödediği kan bahası sayılıp aynı zamanda
şiirin hüzün verici olması gerektiğini de ima etmektedir. Şiir, güzeli tasvir
ederken düşünce gücü ünlü ressam Mani titizliğiyle çalışır.
5. Beyitin Çevirisi
Ey Es’ad; yeni bir çocuk misâli mânâlara yeni(bakış açıları) öğreten düşünce ilminde üstâd dedikleri de biziz.