1. Ey nigâh-ı çem-i zehr-âludu sahba nûş-ı nâz Küstegân-ı gamze-i pür-neş’esi bî-hûş-ı nâz


2. Kıl nesîm-i şermi reng-ârâ-yı emvâc-ı safâ Tâ bahâristân-ı hüsnü eylesin gülpûş-ı nâz


3. Câm-ı meyden sor hele keyfiyet-i rindânı sen Geh humâr-ı hecrine geh şûr-ı sitem geh cûş-ı nâz


4. Nakş-ı ber-âb olduğu reng-i sebâtı gülşenin Gonce-i sad-berkde şebnem dûr-i mengûş-i nâz


5. Gör ne sûret üzre oldu nakş-ı bâlîn-i merâm Ol sebük-rûh âfet-i pervede-i âgû -" nâz


6. Pîş-i isti’dâd-" tâb’-ı nüktedânında senin Tıfl-ı nutk Es’ad suhan fehm-i edeb hâmûş-ı nâz



1. Beyit

Nigâh: bakış

Çeşm: göz

Zehr: zehir, çiçek

Zehr-âlud: zehirli, zehir karışmış Sahba: şarab

Nûş: içen, içici, zevk ve sefa

Nâz: kapris, cilve

Küstegân: öldürülmüş

Gamze: çene çukuru, süzgün bakış Pür-neş’e: neşeli

Bî-hûş: akılsız, sersem, bunak


1. Beyitin Çevirisi

Ey gözlerindeki zehir dolu bakışı kadeh kadeh olup nâz ile içiren (sevgili)

Neşe dolu gamzesi(nin oku) ile öldürülenleri nazı ile kendinden geçmiş hâlde (katleden) sevgili.


2. Beyit

Kıl: söz, kelâm

Nesîm: hoşa giden, esinti

Şerm: yarmak, utanç, utanma

Reng: oyun, şekil, renk

Emvâc: dalgalar

Safâ: gönül şenliği eğlence, duru olmak, rahat ve huzur

Bahâristân: ilk baharın hüküm sürdüğü zaman, yeşil ve çiçekli yer, Molla Câmi’nin eseri Hüsn: güzel hoş

Gülpûş: gül örtülü pembe yüzlü


2. Beyitin Çevirisi

(Yüzünden yayılan) o utangaç rüzgârı, safâ bezminin dalgalarını oluşturan rüzgâr eyle

Tâ ki güzelliğim ilkbaharını nâz (ile) pembeleşen, kızaran yüzün ortaya çıkarsın.


3. Beyit

Câm: kadeh, şişe, cam

Mey: içki

Keyfiyet: nitelik, özellik, madde, içerik

Rindân: rindler, kalenderlik

Geh: kâh, bazen, zaman

Humâr: içkiden sonraki baş ağrısı, mahmurluk

Hecr: ayrılık

Şûr: düğün, şenlik, şamata

Cûş: çoşmak, kaynamak, taşmak


3. Beyitin Çevirisi

Rindlerin niteliklerini, ne hâlde olduklarını sen içki kadehinden sor,

(O kadeh anlatır, onlar) Kimi ayrılığının baş ağrısını, kimi sitemin acılığını, kimi de naz(ın)ın coşkunluğunu yaşarlar içtiklerinde.


4. Beyit

Nakş-ı ber-âb: ebru teknesinde bir an için ortaya çıkan ve kalıcı olmayan desenlere verilen ad. Sebât: kararlı olmak, bilgelik

Gülşen: gül bahçesi

Sad-berk: yüz yaprak

Şebnem: çiğ, rutubet, gece nemi

Dûr-i mengûş: mücevher, inci küpe


4. Beyitin Çevirisi

Gülşenin kalıcı rengi, suyun üzerine yazılan yazı, çizilen resim gibidir,

Çok yapraklı, katmerli gül goncasının yanında şebnem ancak naz küpesi (hükmündedir).


5. Beyit

Sûret: yüz, çehre

Nakş-ı bâlîn: yastık işlemesi, yastık deseni

Merâm: arzu, istek, niyet, amaç

Sebûk-rûh: hafif can, sohbeti hoş ve güzel, cana yakın

Perva: korku, çekinmek, alaka, ızdırab, teveccü

Âgûş: kucak


5. Beyitin Çevirisi

Gör, meram (maksat,niyet) yastığının nakışları hangi sûret üzere şekillendi, O tez canlı âfet, (onu) naz kucağında besleyip yetiştirdiğinden beri.


6. Beyit

Pîş: huzur, ön, ileri taraf

İsti’dâd: kabiliyet, alışma, bir şeyin kazanılmasına olan fıtri meyil Tâb: parıltı, güç, hararet, sıcaklık, kıvrım, aydınlatan

Nüktedân: zarif insan

Tıfl-ı nutk: küçük çocuğun sözü

Suhan: törpü, söz

Fehm: anlayış, ulu kişi


6. Beyitin Çevirisi

Ey Es'ad, senin nüktedan tabiatından kaynaklanan yeteneğinin önünde, Sözün çocuğu (mânâsı), edebi idrâk etmiş söz gibi naz ile susup kalır.