Kar yağdığına göre aynı şarkıyla birçok kar hikayesi göreceğiz ve en kötüsü de bir yıl boyunca beklediğin karın tadını yine çıkaramayacaksın. Büyüdüğünü fark edeceksin. Hayal ettiğin şeyleri ya yaşamış ya da yaşama imkânın kalmamış olacak ve en kötüsü de bunların farkında olacaksın. Özleyeceksin. Özlediğini kendine bile söylemeye cesaretin olmayacak. Kombiyle bile yalnızlığını açıkladığın zamanlardan yalnızlığını açıklayamayacak hale geleceksin. O kadar yalnız kalmışsın ki bunu tarif bile edemiyor olacaksın. Üzgünüm çünkü artık yazamayacaksın. Yaşadığın her gün bir öncekiyle hatta bir sonrakiyle aynı olacak. Ne anlatacaksın ki? Anlattıklarını hatırlayıp bir sigara yakacaksın. Tekrar eden günlerin sayısını azaltmak için içtikçe içeceksin. Ağzın kül tablası gibi kokacak. Dişlerin kalmayacak. Çirkin bir iskeletin olacak. En azından dişlerini korusaydın.

           Neyse ne diyorduk? Kar yağdığına göre belki birkaç gün tatil koparabiliriz. Pardon okul hayatı çoktan bitmişti değil mi? Anlamıyorum onlar çocuksa biz de yaşını almış çocuklarız. Bize de tatil olsa olmaz mı? Bu yaşta ben de çalışmak istemezdim ama emekli maaşıyla da geçinemem. Geçindiğim yok şu anda da ama en azından emekliye göre daha iyi yaşıyorum. Ne zaman açıklanacak emekli maaşları? Uygun olursa belki emekli olurum. En son kurduğum cümleyi her yıl kuruyorum. Bu yıl da kurmuş oldum. Seneye ne olacak biliyor musun? Bilemeyiz, elbette.

           Neyse kar yağdığına göre demiştim. Şehrimizin üzerine kefen örtülecek. Hep böyle kar veya yağmur yağmasına bir benzetme ararız. Benden bundan öteye gidemiyorum. Bir keresinde gerçekten şehrin üzerine kefen örtülmüştü. Tarih 6 Şubat 2023’tü. Kefeni elbette bir gün üzerimize örtülecek hatta giydirilecek. O gün başkaydı. Enkazların oluşmasına sebep olanlar hâlâ çalmaya çalışıyordu. Dükkanları yağmalamak mı dersin, çorba sırasında gözü doymayanını mı dersin. Anlatmakla bitiremem. Sebep oldukları canları hiç umursamadan devam ediyorlardı boyunlarını kalınlaştırmaya. Bir kez yiyecek bir şey uzatılmıştı. 2 günün açlığıyla yemek istedim. Açlık hissettiğimden değildi. Elbette acıkmışımdır diye düşünerek enkaz altında değil de açlıktan ölmemek için yemek istedim. Ağzıma götürdüğüm an öğürmeye başladım. Isıramadım. Kokusu bile yetiyordu öğürmeme. Kötü kokmuyordu. Büyük bir gürültü, çığlık ve siren sesleri duyuyordum. Hakkımı hiçbir zaman helal etmeyeceğim bu insanların ölmesine sebep olan hırsızlara.

           Neyse kar mı demiştim? Moralim de bozuldu. O anları yıllardır tekrar tekrar yaşıyorum ve yaşadıkça yaşlanıyorum.

           Yağdı değil mi kar? Perdeyi açar mısın? Bu güzel manzarayı sosyal medyadan, küçük ekranlardan izlemek yerine pencereden izleyelim. Pencere de 480p de kalmış gibi duruyor. Şu gazetemden bir parça koparıp siler misin? Yalnızlık işte böyle bir şey oluyor. Beklediğin birisi olursa perdeyi açıyorsun ve pencereden onun gelmesini bekliyorsun. Ben bu perdeyi en son yaz aylarında pencereyi açmak için açmışımdır. Mutfağın balkonunu açmak kış aylarında gerekli havayı veriyor. Aksi halde bu evi bir daha ısıtamam. Faturaları zor yetiştirirdim eğer emekli olsaydım. O yüzden bol bol yükseltiyorum kombinin derecesini. Sıcak olduysa pencereyi de açabilirsin. Ev kalabalık olduğu için yine kolay ısınır. Gülme, delirmedim. Benim için iki kişinin varlığı bile büyük bir kalabalık gibi bu evin içinde. Yıllardır bu eve benden başka giren olmadı.


Neyse fazla da derine dalmak istemiyorum. Kar yağışı hüzünlendirdi. Konuştukça dertlendim. Belki de yalnız kalmam bana iyi geliyordu. Kalbim sıkışıyor. Sen insan değil de kâğıt mıydın? Ben konuşmadım sadece yazdım mı? Nasıl oluyor böyle bir şey? Rüyada mıyım? Şaka mı? Melek misin? Kâğıt da değilsin meleksin yani. Nasıl böyle her şey olabiliyorsun anında. Tamam melek olduğuna da inandım ama şu an şart mı? Karın tadını çıkarsaydım olmaz mıydı?