Kaynayan trompet sesini burnumdan içeri çektim
sabahın körü kırk melodi ağırlığında
göğsümde çarpıyordu.
Sestim.
Rüzgarın yumuşaklığı kuşları alacalandırdığında
gelecek adına tutamayacağım yeminler içtim
Kendi kendimin cehennemi ve cennetiydim
Geceleri
Ibrahim Maalouf kadar doğulu düşler kapımı çalar
o masal dünyası o rüzgarlar
veranda titrer durur
ayna kırılır
perdeler açılıverir
Dün yüz bin nazar çirkinliğinde bir rüya gördüm.
Evim baştan aşağı ıslaktı
Süzülürken rüzgar
ve alacalı kuşlar
ve Balkan sarısı yayvan kadınlar
Başımdan aşağıya
evimin verandasından içeri
yabancılar düştü
Hepsi maviydi
Hepsi iç içe hepsi terk edilmişti
Beraber çekirdekli uzaklıklar büyüttük. Hayran hayran
Yüz bin nazar büyüklüğünde zarar gördüm
nefesler içinde büyüyüp serpilirken
bu kalabalıkta
Def ettim birçoklarını
şimdi çok yalnızım