ne zaman ızdırabın kollarında bulsam seni 

yaşamı anlamanın kıyılarından tanıdık bir meltem estiririm

sakin bir dansa tutuşalım isterim

ömür hanım'la ettiğimiz danslara hiç benzemesin

ne yorucu şey onunla dans etmek 

bu gece onun soluksuz ritminden kaçalım

dans etmek güzel diyelim 

nasıl olsa unuturuz bu fikri 

bıkmayız başımızı döndüren düşleri kusmaktan


sen ne zaman bir rüyadan uyansan

kararırsın

kararma isterim, karalanırsın

sevgili umuda kalırsa onu bir kaşık suda boğarmışsın

o da biraz kuruntuludur 

neymiş yas tutacakmışsın 

bense bir ekmek kuyruğunda tanıştığım gözyaşımı kırk gün kırk gece akıtacakmışım

güler geçerdim buna inan

sırtındaki tabutta umudu taşıdığını görmesem

''yaşıyor!" diyen her çığlığımda ağzımı kapatmasa kendini susturanların yazgısı

güler geçerdim

bir katili görmesem aynada 


öldürme diye tüm umut çocuklarımı

zihninin çıkmazlarında ararım örselenmiş inancını

çürümüşlüğünü saklamak için seni koklayanların arasında 

en kötüsü seçildiğini izlerim çok derece gözlerimle

nasıl korktuğunu görürüm

bir habis bakıştan

nasıl tıkadığını kulaklarını hedef gösteren seslere

bilirim 

bir nefreti sokmasalardı zorla koynuna 

masum şiirler doldururdun ceplerine  

 

artık dilimden düşmeyen umut şarkımı mırıldanamam

ağıt bile yakamam inan bu ölüm sertliği bakışlara

bağıramam bir haksızlığı

       -bizi tükettiniz işte-

diyemem

güçlü bir alkış çalarım belki karşılarında

nefes almayı unuttum

diyemem

büyük susmalar oturur artık ciğerime

inan, kurdun kuzu yediği masalları

anlatmadım hiç çocuklarıma


diri diri gömerken dağ gibi bir umudu

artık ağlama

biliyorum 

şeffaf, camdan bir çocuktu ruhun 

her yaramazlığında kimse sormadan ağlamaya başlayan