sarı contalar yaktı buğday akıllı yeryüzü

üzerinde tepindiler

ve binlerce surat görüntüsü 

taşkınlığın ensesinde

ağızlarında burjuva sövgüsü

bir pinokyo tutundu parmak uçlarıma

gerçekle sanrı arasında kişilik sıçrattı yüzümdeki gepetto'nun sakallı yüzü

esti gümüşten bir fırtına

çın

    çın

           zzzum..

vanitas vanitatum

doğuyum bazen bazen de batı

sağnağında orient bulutlarının

ortaçağ yıldırımları

dua da edilir sokaklarımda

deneydir evden kaçışlarım

düşünceye kuluçka yatan

natüralist duyguların

türkçesi iyi tınlamakta

elinden tutulmuş kız çocuğu

greve giden işçilerin

postmodern yürekleri kadar silik

cemiyetin hassasiyetini

gümbür gümbür içtik

derdimiz olageldi derdiniz

bahçıvan öz güveni kadar mütevazı irademiz

dijital harflerin mektubunu pulladı

vapurlar sürüklendi bahçeye

martı hafifliğinde battaniyeler

sokak köpeklerini ısıttı

konserve ışıklar söndü kederden

öz çekim damlar tarihi musluklardan

ve şöhret hayratlarını yıkan

pencereden içeri süzülmüş

imaj isminde düşmüş bir melek

duyulmadı mı daha önce?

bilmeceler sorardı kente girenlere

tavında dövülen renkler

yumruk yumruğa eridiler

çanları duyuldu dilimin küçük mabedinin

ve çatısı dünyanın basbayağı bir damdı

tepesi yıldızlı

rutinler aktı ırmağından

gürültüsünü tadardın gördükçe

taşlar ak budak taşlar

kibirlenir zenci gırtlağında, gece

kağıt mektup kalem ataç

şiir sızar delik tarafından acemiliğimin

bir başınalığın fidanlığına tohumlar ektikçe.


*Eski Ahit, Vaiz 1: 2= "Her şey boş, bomboş"