Bostancı Dayı ~ Denk Geliriz Belki

Mert Demir ~ Ateşe Düştüm

*

Hem ben yine haklı çıkmadım mı? Sen tam ihtiyacım olduğunda beni yalnız bırakmadın mı?

*

Odanın içinden koşar adımlarla çıkıp koridorda gezdirdim gözlerimi, nerede olabilirdi?

"Sinan" ismini sesimi yükselterek söylemek istedim ama sesim sanki içime kaçmış gibi çıkmıyordu, telaşlı gözlerim koridorun her köşesini santim santim tararken etraftan geçen insanların yüzlerine bakmayı da ihmal etmiyordum. İçlerinden biri Sinan olabilirdi en nihayetinde, sonra neden adımlarımı durduran bir şey oldu, içimden bir ses çıkıp kimi neden aradığımı sorguladı, hatta içimden bana bağırarak sen bu adamdan kurtulmak istemiyor muydun dedi, evet istiyordum sonuçta tanımadığım biriydi ve hayatıma saçma sapan bir zamanda dahil olmaya çalışmıştı, üstelik bunca zamandır onun hakkında öğrenebildiğim hiçbir şey de yoktu, hem beni rahatsız eden bir şeyler seziyordum sürekli. O zaman şimdi neden arıyordum, daha doğrusu buna ne gerek vardı? Ona ihtiyacım kalmış mıydı?

İç sesime hak verirken merdivenleri teker teker inmeye başladım, beni 302 nolu odaya yönlendiren hemşire yukarı çıkıyordu, beni görünce kolumu tutarak durdurdu beni

"Hanımefendi çok özür dilerim, ben odaları karıştırmışım, 302 nolu oda değil 203 nolu odada kalıyor arkadaşınız. Az önce kontrol etmeye gittiğimde size yanlış odayı söylediğimi fark ettim. Arkadaşınız uyanmış sizi bekliyor" gülümsemeye çalışarak kafamı salladım, bunu ne kadar becerebildiğimi bilmiyordum. 

"Durumu iyi mi?"

"Evet, gayet iyi. Merak etmeyin" kafamı sallayarak teşekkür edip merdivenleri indim ve hastanenin çıkışına doğru hızlı adımlarla yürümeye başladım.

Madem iyiydi artık vicdanım rahat bir şekilde tüm bu saçmalığı geride bırakabilirdim.

Hastaneden çıktığım anda adımlarım yavaşladı ve beni bilmediğim bir doğrultuda yürümeye zorladı, hastaneden uzaklaşırken nereye gittiğimi bilmiyordum ama zaten bunun bir önemi de kalmamıştı öyle değil mi? Kimse tarafından merak edilmeyen ve artık kimseyi de merak etmeyen ben adım adım bilmediğim yolları yürümekle yükümlüydüm artık, belki de tam şuan her şeyi gerçekten arkamda bırakmıştım aslında istifa ettiğimde bir şeyleri geride bıraktığımı sanmıştım ama Sinan'ın çehresinden tüm geçmişim bana yansıyor gibiydi, bu hissi nasıl anlatacağımı bilmiyorum ama onda maziden kalan bir şeyler vardı ve ben bu şey her neyse ondan nefret ediyordum, hiç tanımadığım halde Sinan'a güvenmeyi bile göze aldığım zaman belki de geçmişin içime serpiştirdiği bir huzuru barındırıyordu her şey yani anlamak istediğim, Sinan da hem beni korkutan bir şey vardı hem de yaşadığım şeylerin huzurunu hissediyordum.

Tüm bu hisleri kucaklayarak ve yoldaşım görerek çok daha ilerilere gittim, bir yerden sonra aklım bunları da düşünmek istemedi ve koşmaya başladım, nefesim kesilene kadar ve tamamen kaybolana kadar koştum, ne yapacağımı bilmiyordum bilmek de istemiyordum en fazla ölecektim değil mi? Başka ne olabilirdi ki, belki Sinan'ın yerine geçecektim ve o bıçaklanmayı ben yaşayacaktım ve hatta onun kadar şanslı olmayıp hastaneye gidemeyecektim ama sonuç olarak nefesim kesilene dek yaşayacaktım. Plansız olacaktı güzergahım, robot gibi kodlanmış değildim artık, hem herkes beni ölmüş sayabilirdi. Var sanıp görmedikleri Buçe yok olabilirdi.

Nefes nefese kaldığım için durup bir duvara yaslandım, bacaklarım daha fazla dayanmadığı için yere oturdum. Aldığım nefes ciğerimi yaksa da nefes alıyordum, burada istediğim kadar oturabilirdim, nefesim normale dönene kadar kalabilirdim ve kimse bana ses çıkaramazdı ama bıraktığım hayatımda aldığım nefesin yeri ve zamanı birçok kişiyi ilgilendiriyordu, dinlenme bile belirlenen kriterlere göreydi, çalışmak hakeza aynı şekilde belirlenen kriterler çerçevesinde vardı, birgün fazla hasta olamazdım bile hasta olmanın da zamanı belliydi, hep bir koşuşturma içindeydim de neden? Zaten her şey fazlasıyla yok muydu bende? Bu koşuşturmanın daha da iyisi olmak istememin sebebi neydi, zaten bir iş sahibiydim neden tüm çalışma arkadaşlarımı rakip olarak görüyordum? Onlardan biri işini kaybetse bu ben olmadığım için memnun hissediyordum, acınası haldeymişim meğer.

Derin bir nefes alarak ayağı kalktım ve kendimi ilk kez bu kadar özgür hissettim, şimdi hiçbir sınır yoktu öyle değil mi? Ben her şeyi en baştan dizayn edebilecek hakka sahiptim, babam gelip bu meslekte çok para var bu işi yapacaksın demeyecekti, babam varlığımdan haberdar bile olmayacaktı, kimse yarış atı gibi koşmam için zorlamayacaktı beni, ben hırslarıma kapılıp gecemi gündüz etmeyecektim.

Bu özgürlüğün bedeli ne olacak bilmiyorum ama ben zaten önceki hayatımda da bedel ödüyordum, yarış atı gibi koşmak için öncesinde bir de çalışıyordum, yarışın en iyisi olmak için. Kısaca birilerini geçmek için nefes alıyordum, gökyüzü bile gülümsetmiyordu beni. Ne zamana kadar dayanacaktım ki zaten, bir gün tabi ki patlak verecekti.