Canlılık politiktir. İyice düşünelim.
Bu da uzun bir insanın, uzun soluklu ve kötülükte başarılı varlığının baskısıyla uçuşan gerçekliktir. Aşağı yukarı böyle söyleyebiliriz.
Şiir falan yapabiliyorum deliliğimi neyse ki. Bir sürü şey öğrendikten sonra bir sürü şeyi unutabiliyorum. Uyutabiliyorum coşkuyu. Uyutmayı coşkulu hale getiriyorum veya. Sanat iyi ki var. İyi ki her şey sanat seçilebilir durumda.
Az önce, bu yazının son kısmını yaşarken, neredeyse konuşma hızında yazabildiğimi fark ettim. Aklımın serbestliğinde, parmak uçlarıma his ve düşünce yoluyla gelen harfleri ve kelimeleri ekrandan çok hızlı seçebiliyordum.
Piyano çalmaya benziyordu bu.
Yine her şey çok hızlıydı. Çok ama çok hızlı.
Bu histe Between the Buttons şarkısının, yani kişisel ilahimin -dinleyince ne alaka diyeceksiniz ama öyle- de payı var elbet.
Ellerimin klavye üstünde bu kadar hızlı serbestleşebilmesi, yapabildiğimi fark ettiğimde, bunun havalı bir şey olduğunu düşündürdü. Sonra ve hemen sonra korktum bunu yapabiliyor olmaktan. Çünkü hem biri bunu yapabildiğimi biliyordu ve artık dünyamızda değildi hem de ben neden bunu yapabiliyordum?
Gülümseyin diyordum.
Delirmekten korkuyordum?
Konuyla hiç ilgisiz bir örnek olarak.
İlgisizlik kuralsızlık demektir. Veya kural bağlılık gerektirir. Hiçbir şeyin çok uzun süre yakınında değilim. Niye?
Bugün hiç tanımadığım birine orada mı kalsaydım. Bitmiş şeylerin arasında. Cansız şeyler arasında. Dedim.
Bahsettiğimi anlıyor olması imkansızdı. Ve bunun hiçbir önemi yoktu.
Hiçbir şey önemli değilse her şey korkutucu şekilde önemlileşir. Yolunu ezberledim. Niye?
Delirmekten korkuyorum. Ve müthiş cesaret gerektiriyor bu bilgi. Niye?
Sivri sivri restler gerektiriyor. Korkaklığım. Niye bu?
Söylemiş miydim?
Delirmekten korkuyorum ve müthiş cesaret gerektiriyor bu.
Kocaman ve isteyince gidebilen isteyince yıkabilen eller kollar gerektiriyor
Gündelik korkuların karşısına geçebilmeyi ve
onların korkulası değil harekete geçilesi yanlarını hatırlayışla
suskunluk yönetmeyi
bilmeyi ve
unutmamayı öğrenebilmeyi gerektiriyor
çok açılı görebilmeyi
sevgiyi, ilgiyi, gücü ve dansı ve
neşeyi bir savaşın ortasından çekip almayı
ayaklarını uzatmışken de çok güçlü olmayı
mecbur olmayı ve bunu bilmeyi
kaosun içindeki olumluyu olanaklı kılmanın gerçeğinde olabilmeyi gerektiriyor
delirmekten korkmak
gerçeğin neye benzediğini
bilmeyebiliriz ve bu hafifletici bir şey olabilir fakat
çıkması lazım yüzümdeki maskenin
cümlesine hazırlıklı olmayı gerektiriyor her an
bir sürü şeyin yokluğundaki bir sürü varlığı öğretiyor.
yani bilinsin işte klavyenin tuşlarına basarken piyano çalar gibiydim az önce yemin ederim bu yazıyı yazarken iki kez hatalı tuşa bastığım için sildiğim harfler dışında hiçbir şeyi düşünmek için ara vermedim çünkü ben bu gece bir şarkıdan korktum ve kulaklığımı çıkardım yatağıma koydum deliliğimden mutfağa kaçtım yüzüm buruşuktu
her şey korkunçtu sanki sekiz yaşındaydım ve
bunu kimse görmüyordu ve kimse görsün istemiyordum
bence çok haklıydım
bu içimdeki nehrin gözlerimden taşışıydı.
Ne bileyim
Geçenlerde bir şey kaybettim.
Sanki bu
Gençliğimin gözlerimden kaçışıydı.
Not: Yaklaşık bir aydır okumaktan korktuğum o bence çok garip yazıdır. Yazı teknik olarak yalancıdır. Çünkü kendisine sonradan eklemeler/çıkarmalar yapılmıştır.
Meriç Koç
2023-06-09T11:39:17+03:00“Ne bileyim
Geçenlerde bir şey kaybettim.
Sanki bu
Gençliğimin gözlerimden kaçışıydı.” Yazmayı ve hissetmeyi özlediğim günler…
Hakan Yıldız
2023-06-09T10:19:02+03:00"Hiçbir şeyin çok uzun süre yakınında değilim."
Büşra
2023-06-09T02:22:15+03:00Garip, ama içim bulandı, kendimi hatırladım bu yazıda, kocaman isteyince gidebilen ellerim ve kollarım olmadığı için bu yazıda takılı kaldım uzun bir süre.
Bektaş Şenel
2023-06-09T01:02:38+03:00Şahitliğinin şahidiyim sevgili dostum. Bakışların ve anlayışın iyi ki var. Hep olsun.
Kevser Karakaş
2023-06-09T00:56:44+03:00Bağırmak istediklerimin tümü. zihnindeki müziğe ellerin hükmediyor sanki artık. Evet dedim okurken hep, evet bunlar gerekiyor. Gariptir, ama yalancı değildir.