hepimiz bir virgülün ardıyız aslında

cümle cümle geziyoruz dillerde

biraz dinlenmişlik biraz yorgunluk

belki durağan belki sarhoş

yeni bir iklimde süreğen

cesur öyküler biriktiriyoruz


hayatın tumturaklı inişlerinde

-mesela Barbaros mesela Cinnah-

kıl payı kurtuluyor kaderimiz

sonsuz bir endişenin kucağına düşmekten


bir ümide bina edip tüm gücümüzü

yağmurlara teslim ediyoruz düşlerimizi

kaçan kaçıyor fırsatını bulup

biz biliyoruz inmiyor gökten

eski masallar eski ninniler

bir film şeridi gibi geçiyor önümüzden

mezarlar, loş evler, ağaçlar ve parklar...


küçülüyor hayat yavaş yavaş

bazen sessiz sedasız bir ufukta mazbut

bazen yığın yığın iştihalı işlek

yığılıyor bir köşeye azalan ömrümüz

ince narin bir ele aldanarak

uzak bir hayale inat

gecikmiş bir trene umarsızca binmek gibi aceleyle


adadıkça fikrimizde artakalanı

ne çok belirginleşiyor duygularımız

nasıl da huzur veriyor insan olan insana

sanarak umarak ölerek yaşamak

ara ara kaçırarak bakışlarını

bilinçsizce karşılaşıp köşe bucak

nasıl da saklıyor kokusunu

bilerek isteyerek giderek


yalnızlık... bir çırpıda kapanan her kapıdan

geniş kaldırımlara gitgide açılıyor

sokak lambalarıyla ısınıyor cüsseler

sergüzeşt izleğinde bilincimizi

tutuyor sarsmadan hadiseler


kekre bir anının seyrinde boğulmak

isteksiz bir ateşi gözlerine doldurmak

ne denli kahrediciyse bizde de öyle...

duygusuzca çırpınarak ihtiyarlıyoruz


bir virgülün ardında birikiyoruz

olacakları dizip kovanlara

kuşanıyoruz biçimsiz silahlarımızı

yeni baştan tutunmak insana

yeni baştan açılmak ferah ferah

ne zordur bilmeden arzuluyoruz...