Bilmem hangi çıkmazda,

Hangi çıkmaz sokakta

Yine senin hayaline sarılıp hülyaya daldım

Bilmem hangi ateştir şu gönlümü darlayan

Bilmem kaçıncı limandır bu çapa attığım,

Oradadır dediğim.

Ama yine

Yoksun,

Yoksun sen.

Hangi katran geceyi örttün üstüne de karanlığı penah belledin gönlüne

Bilmez misin sana yazdığım mektuplar var,

Her bir kelimesi parmaklarımı kesen.

Bu yara bizim değil mi?

Bu girdap biz değil miyiz?

Bu kırbacın derisi benim silüetimden değil mi?

Yoksun,

Yoksun sen.

Bu kaçıncı, duvar dibinde beklettiğin

Bu ulvi yara senden beslenir bilmez misin?

Daha kaç kez ağlamalı insan kabri başında?

Kaç sancılı gece daha geçirmeli insan kabir azabında.

Sayamaz oldum cehennem çukurunda geçirdiğim günleri

Bu sarmalamanın panzehiri yok beni neden zehirledin.

Bu histeri; çığlıkları kalbi delen,

Sanrılarım sana bitmek tükenmeyen...

Tükettiğim yollar,

Varılmamış bir yığın harita izleri beynimi kuşatan

Daha kaç bitap gün geçirmem gerek.

Yoksun,

Yoksun sen.

Bu ağlayan göz, dağlanan ciğer benim değil mi?

Bu yokluğunun kokusu değil mi yüreğimin bacasında tüten.

Daha kaç mezar taşı dikilmeli dirilip dirilip çürüyen bedenime

Demedim mi bu acının bir tarifi yok.

Hasımlarım, işte oradalar elleri boğazımda

Ses tellerimin seni bağırışları.

Bu çığlık değil mi gecenin sessizliğinde çağlayan.

kabristan değil mi bu, gönlümün her bir metrekaresinde parmak izlerin olan

Her ziyaret edende seni aradığım içinde senin olmadığın mezarlar.

Yoksun sen

Olmamışsın hiç meğer.