Unut dünyayı bir gün
Bir gün sayılabilse uzun zamandır aslında
Kızıl çiçekler baş aşağı duruyor ve zahmetteler
Çünkü dizlerine dökülmek istiyorlar
Dallarından sökülmek istiyorlar
Bir cadının saçları, büyüsü, ipuçları
Sana görmediğin pişmanlıklar çağırıyor
Korkup korkuna gidiyorsun
San katarlarda yılgınlık san
San tabaklardan kaşıklara açlık
Sokaklarda yaftasız olağan haytalık san
Güneş soldurmuşu gibi eski kalıyorsun.
Öpüp kaldırıyorsun rafa küçük düşmüşlüğü
Hey kalender hey melamet hey raks eder başında
Omzuna çıkışılan sorumluluklar
Gözlerini elleyip iyisin diyor sana
Nefret ediyorsun kendin olmaktan sonra
Aynaları keskinliklerinden, kanlarıyla anıyorsun
Dudakların soluyor mezar
Öpüşülmez kıyılarda eski insanlar
Çürümüş masalar kuruyorlar
Biri inliyor yarasından
Tiksiniyorsun olmuşundan
Hastalıklar, cüzzamlar beğeniyorsun
Söyledim sana ölüm tek renk değil
Söyledim anla, tutul, eğil
Kuşaklar çözüldü ağladın mı köylerde
Gurbetler sevildi.
Taşlara da isim verdiler
Gövden suskun hilelerle damgalandı
Acıdı mı canın?
Sen yine de gocunma ellerin seninse senin
Varsa dayanağın halini bil
Unut dünyayı bugün
Hiçbir yarın geç kalmıyor.