Zulmün gölgesinde bir ilkbahar sabahı… Avuçlarımı kaşıyorum, tutunduğum yerler kanlı su topları… Gürültülü bir çığlığa dönüşüyor günün ilk ışıkları. Sizler bilmezsiniz, fildişi kulelerinize kapandığınız an kaybolur bütün sesler. Fazlası bize yük diyorum, siz fazlasıyla doyamazken. Elimde kalıyor parçaları, ben hala tutunmaya çalışıyorum. Hayalimde bile gözlerin hep kapıda, gitmeye meyillisin. Saçlarımı tereddütle okşuyorsun, ellerin gam bahçesi. Düşlüyorum, düşlemek var olmakmış, ben yok oluyorum. Bu da olmadı diyorum, baştan alıyorum. Zihnimde oradan oraya savruluyor düşünceler. Düşlediklerime yük diyorum ben, siz ne derseniz deyin.
Yük sadece omuzlarımda değil, kafatasımın da içinde. Oraya pay ettim omuzlarımı düşüren yorgunluğumu. Karmakarışık bir zihin dalgası içinde duvardan duvara çarpıyor tüm taşımakla mükellef olduklarım. Alsam diyorum, bir kenara koysam... Çoğalmadan azalsa, var olmayan zihnimde de yok olsa.