ACININ METAMORFOZU
(0 yorum)Önceden katlanılması zor bir acıydı anlaşılmamak . Görebileceğin her şey en doğal halindeyken , karmaşık olan ve uzakta gözüken tek silüet senmişsin gibi hissettirir sana . Çıkan her ses kabul görürken , bir başka açıya ve acıya sahip olmak soyut bir his bırakır ruhunun vazifesine . Yalnızlığından dolayı bu duruma düşüren her bir hissini yadırgarsın içinde . Olan biten tüm tepkileri ruhuna sen biriktirmiş ve dışarıdan gelen yargıların tek sorumlusu senmişsin gibi . Seni sen yapan şeyleri öyle bir sömürürler ki , aynaya bile düşmanca bakarsın bir süre . Nefes alırken bir başka nefesin ensende olduğunu bilerek yaşamak gibi bir baskıya sebep olur . Korkunçlardır ve kendilerine ait ne varsa empoze etmeye çabalarlar sana , onlardan biri olmakla mükellef bir kişi daha yaratmak isterler . Uzun bir süre , kimliğini bu canlıların arasında sorgulamak zorunda hissedersin . Yanlış olan ben miyim ? Neden kabul görmüyorum ? Neden uzaktayım gölgemden bile ? Gördüğün her gözde , baktığın her yüzde bir yargının çattığı ifade . Seni başka biri haline getirmek isteyen ve bunu hep başka kuklalarla yöneten kapkaranlık varlıklarla dolar hayatın . Caniler canileri yaratır . Caniler canileri yönetir . Sen vahşi yaşantının içinde kendince bir sebep ararsın caniler gelir alır . Sen bir başka tavır takınmak istersin caniler tek tipleştirir . Ruhunda o ana dek güzel kalmış tüm çiçekleri caniler koparır . Bahara açılan güzel bir perdedir ruhun ve caniler kırıştırır . Ancak sonra ne olur biliyor musunuz ? Kendinizi kabullendirmeniz gerektiğine dair algınızı kaybettiğiniz berbat acılar birikir yüreğinize . Yüreğiniz damlacıkların birikip taştığı koca bir mağaraya döner , zifir karanlık ve derin seslerin uğultularında boğulan bir yer haline gelir . O zaman , işte o zaman sundukları zorbaca şeyleri kabullenemeyecek kadar döner gözleriniz . Uzak durduğunuz iç dünyanız daha da bastırılmamak için fışkırır ruhunuzdan . Gözünüzde bir asinin ateş gibi yanan bakışları ve dilinizde bastırılmış kelimelerinizin garip özgürleşme arzusunu fark edersiniz . Sizi dengeleyen o çizgi o kadar silik bir hal alır ki şaşırırsınız . Kalbiniz kabul görsün diye uğraşırken eziyet görüp suskunlaşan , pısırık bir acize döndürülmüşken , aniden harlar . Bastırılmışlık hissini aştığınız o vakitlerde göğsünüzde savaş çanları çalmaya başlar . Kendi kalesinde denize bakan , maviye aşık bir hükümdarı , karanlık odalarda bastırmak neymiş hesabını sorar benliğiniz . Sesi yankılanır tüm kaosun ortasında ve geri geldiğini kabullendirir . Kendisini güzellikleriyle ifade edemeyen başkalıklar , mevcut durumlar içinde başka kalabalıklardan güzellik arayışı çıkarmak isteyen duygular , zamanla öfkeye dönüşür . Güzelliğini kabul ettiremeyen saflıklar , vasatlığı iyileştiremeyen umutlar ve yanlış anlaşılmalardan geriye sadece öfke kalır . Kendinden fazlaca vermiş olmanın hesabını sorar sana , seni her şeyden uzaklaştırır . Yaşadığın ömür boyunca biriktirdiğin güzelliklerin yerini , senin güzelliğinden dolayı hırpalanıp güçlenmiş bu duygu alır . Öfke , uzaklaşma , yorgunluk ve başkalaşım . İçinde yaşadığımız egoist zihinlerin bizlere bağışladığı metamorfoz budur evet . İnsanların kendi elleriyle yaptıkları bir kılıcın , kendi canlarını soğutması gibi . İnsanlar seni sivriltir , insanlar seni şekillendirir , seni bir savaşa sokarlar ve en sonunda , bunca savaş içinde yorulmuş bir kılıcın soğuk nefesinde soğurlar . Herkesin acısından bir parça alıp hafifletmeye çabalarken , canlarının daha fazla yanması gerektiğini anlarsın . Çünkü çoktan yardım kabul edemeyecek kadar gözleri körelmiş birer ego çöplüğüne döndüklerini fark edersin . Acı duygunla baş başa kalmanın getirisi gecelerinde ...