Elveda demek mi gerekiyor?
(0 yorum)Eğer ki hiç ciddi bir kayıp, ölüm veya terk yaşamamışanız bir gün bunların olacağını bilmenize rağmen bunlar yaşandığında nasıl ayakta kalacağınızı, nasıl yolunuza devam edeceğinizi, nasıl bu acıyı atlatacağınızı illaki aklınızdan geçirmişsinizdir. Ben bu düşüncelerin esirinde bulunduğum yıllar geçirdim fakat ne mutlu bana hayat bir şekilde bana çıkış kapısı sundu. Çok küçükken dedemin öldüğünü hatırlıyorum. O zamanlar rakamlı yaşların başındaydım. Pek bir şey anlamadım açıkçası, dedemin bir daha geri dönmeyeceği bilincinde olmama rağmen bu ölüm tabiri caizse hiç koymamıştı bana. Fakat bu ölümün ardından ailede yaşanan kırıklar, camı olmayan bir pencere deliğini anımsatıyordu. Soğuk, sıcak ve dış etkenlerden korumuyordu ama her şeyi en net şekilde görüyor ve hissediyordum. Ailemdeki kavgalar, aile içi ayrışmaya yol açtığında ben dedemin yasını tutmaya başlamıştım. Dedem öleli 11 yıl oluyor ama ölümünün yol açtığı sorunlar 11 yıldır olduğu gibi duruyor. Bu süreçte büyüdüm tabiki, büyümüş olsam da hala "o" acının gelmesini bekliyor gibiydim. Bu süreçte basettiğim acıları yaşayan insanlar gördüm, onlarla konuştum. Konuşmama rağmen acı tarifleri beni hiç mi hiç tatmin etmemişti. Bu yüzden kafamda kurduklarımla yetiniyordum. Ama hayat her zaman iyi yüzünü göstermiyor maalesef. Korkum en yıkıcı şekilde gün yüzüne çıkmıstı. Duyan, gören, bilen biri var mıydı? Giden geri gelir miydi? Tüm masumluğu ile birlikte. Karalanan kağıt atılmalı mıydı? Ama tükenmezle karalanmış. Ben o kağıdı silmeyi o kadar çok istedim ki. Özlediğim kaybettiğim miydi? Yoksa onun bendeki izleri mi? Ya ben nasıl kabullenirdim bu dünyayı, öyle bir giderken ağırıma? Bu acıyı geçirecek ilaç neydi? Unuttuğumla mı kalacaktım? Ki hiç unutacağımı sanmam.
Bir süre sonra bu yas yerini derin bir intikam hevesine bırakmıştı, bana bu acıları yaşatandan, her gün genzimde tuzlu su ile uyanmama sebep olandan bu acının hesabını sormak boynumun borcu olmuştu sanki. İyileşmek zaman aldı tabi, hiç olmadığım kadar dışarı çıktım, arkadaşlarımla vakit geçirdim. Neredeyse her günüm onlarla beraber geçti. Bunun getirisi de o dönemi anımsadığımda hissettiğim bağ, dayanışma, çıkarsız sevgi ve mutluluktu. Bunları hissedince size bunları yaşatana teşekkür etmek istiyorsunuz. Bu his aslında içinizde biriken zehirli diyebileceğim kin ve nefrete elveda demek oluyordu.
Çok özledim. Geçmiş günlerin masumluğunu, saflığını, kuvvetli bağ ve öğretiyi. Bir an asla tekrar yaşanmayacağına o kadar kendimi inandırmıştım ki, daha iyi olamaz mıydı?
Sözü hiç uzatmadan doğruları mı söylemeliydik? Herkesin gölgesi siyah mı olmak zorundaydı? Son kez sarılsa mıydık? Yoksa hepsini kafamda mı kurmuştum?
Lafı sadece uzatarak hiçbir yere varamazdık.
Onsuz daha bi' kendimdim. Ben de kendimle dans ederim madem. Korkma! Ben kendimi hallederim, ama bilmem seni nasıl affederim?
Ölsem dönmem yoktu, bir şeylerin bitmesi gerekti. Bana elvedayı öğreten kişiye elveda demek gerekti. Yaktık bu defteri, hatıralarım öfkeliyse yakardım çünkü. E madem öyle, elveda demem gerekiyor.