Etimle kemiğimle ve tüm zihnimle burada sıkışıp kalmıştım. Sanki ben yüzyıllık bir ağaçtım. Ağaçların yaprakları bile rüzgârda farklı yerlere uçuşur. Oysa rü...
Sevgili Beyefendi;
Hitabım için affedin, henüz isminizi öğrenme mutluluğuna erişemedim. Lakin bir isimden daha çok şey ifade ediyorsunuz benim için. Bel...
Bir kalem aldım. Bu kalemin üç öyküsü var. Birincisi anneannemin anlattığı öykü:
Muallim olan teyzemin intihar mektubunu yazıp intihar ettikten sonra ann...
Durgundu göl. Güneş bahçeye abanmış. Bahçe sarı bir hasta yüzü. Kuru otlar hasta, kuru ağaçlar hasta, kuru toprak hasta. Susuz bir kent. Kendi kendini kurutm...
Yirmi dört yaşım gibi ucu belirsiz bir yokuşu tırmanıyorum şimdi. Yalnız dibine yeten cılız ışıklarıyla kimisi hepten sönmüş sokak lambaları bana eşlik ediyo...
NOT: Bu öyküm bağlı olduğu ilk iki öyküden çok sonra geldi. Araya başka öyküler girdi ve uzun süredir de yazmadım. Bundan dolayı bu öyküden pek bir beklentim...
"Hasta o," derdi Sibel. "Sen alttan al."
Alttan aldım. Sevil; benim en mutlu zamanlarımda, bir doğum günü partisinde örneğin, en ufacık şeye sinirlenirken, ...
İkindi güneşi, beyaz, ahşap, camsız kapının eşiğinden zemine altın bir huzme halinde yayılıyordu. Güneş, Firuze'nin gözlerindeki son gençlik ateşi gibi bir a...
Yükleniyor...
İçeriğin sonu
Yüklenecek başka sayfa yok