sen bir yengecin güzelliğini

kabuğunun altında saklı tutması gibi bir şeydin

bense bir biranın kendini

acı güzelliğiyle önüne sermesi gibiydim

yani sen ne kadar ulaşılması güçsen

ben o kadar ortadaydım

soğuktan tahriş olmuş dudaklarıma değen

o acı ekşi sosun bıraktığı yanmayı hissederken

yengecin o tatlı tadının

buna değer olup olmadığını düşünüyordum

şüphesiz değerdin

tüm vakurluğunla serilirken yanımda

ben baharın yola koyulacağını bilen

bir çiçek hüznü barındırıyordum gövdemde

o an tanrıyı kıskandım

mevsimlerin geçişine bir dur emri vermek arzusuyla

ki o zaman sana da verebilirdim bu emri

hatta perişanlıktan beyazlamış saç tellerine de

bir ayna da olmak isteyebilirdim o an

nasıl nefes almadan gülümsediğini gör isterdim

kemikleşmiş gözlerini

başka nasıl söyleyebilirdim ki yaşamıyor olduğunu

sol kaburganın nasıl da çökmüş olduğunu

ağzından çıkan tüm o sözcüklere rağmen

ruhunun gidenin beraberinde

bir masal diyarının zindanlarında kısılı kaldığını

oysa kimse ağıt yakmıyordu demirin başında

ve o an vurdu yüzüme

cılız bir çocuk tanıdığım

güneşini kaybetmiş gecenin şöleninde

yıldızların menevişlerinden bile korkan

annesinin şefkatle okşadığı saçlarını

gidenin ardından hışımla silkeleyişini izliyordum

ve o son gün

sana sahte veda sözcükleri sıralarken

tek düşündüğüm bu hikayenin burada

ve senin kontrolünde tuttuğun şekliyle

kalmayacağıydı, işte böyle

bir başka cılız çocuğun ne büyüktü yanılgısı

kelimelerin gücüne çıplaklıkla inanan

kavaklar pamuklarken uyumayı arzulayan cılız bir çocuk

hüzünlü, karamsar, başıboş o seyrek mantarın yanında

nasıl bir zamansızlıktı bu soluğuna çarpan

iki zıt mantar mevsiminin denk düşümü

baharın ilki ve sonu

yine de umudu zamansızlığa inat

güneşin cesaretinden kopma

yatıyor toprağa tüm kavşaklarda

çiçeklerin yeniden döllenmesini gözlüyor

aşkın tüm gecikmelerden arınmış saflığını kuşanmaya hazır

o büyük kararlılığınla

boynuna geçirdiğin esareti

salıncak yapmaya hazır olduğun gün için

merak etme düşürmez seni

sen keyfine bak

rüzgarı burnunda hisseden bir küçük çocuk gibi