Atlarla geliyorum, atlarla

Rüzgarların koynunda kalmıyorum

Beni bir yıldız paresi, alev haresi,

Dünyalık sevmelerde yürek yaresi bilsinler

Bilsinler ki sütten kesilmiş çocukları ekmeğe ve

Halas kuytularına zerk edecek olan benim

Ya da genç kızların şehir cakasını vitrinlemek

Bunlar benim emelim.


Asfalta sürülen bulutlar gördüm

Yersiz, görülmeyesi ve bence ölümcüldü

Anlamadılar diyip yüksünmem hayır

Üzülmem, rence vermem elimi hayır

Kaldırıp koyarım ağaçlardan kindarlığı

Size derim belki insanlar

Derim belki insanlar

Demem belki

Atlarım gönül koyar


Atlarla geliyorum, bir çıplak anahtarlarla

Şehirler açıp dolduruyorum

Işıklar veriyorum günden güzel

Beni tanımayan, yanmayan kim varsa

Anlaşıp aralarında saatler kuruyorlar yetişmek için

Ellerimi kargoluyorum onlara komik mi

Değil yeni dünyada yelek ve safran

Namaz ve yoga

Kiev hatta Moskova

Isırsan geçmez boğazından derim


Basıyor iyiyi kötüye dünya

Bir pres makinesi gibi matbaalarda

Mürekkebi akıyor salyalar gibi

Onları anlamazdan geliyorum gülmek için

Ve gülsünler diye unutturup gül kokularını

Gül koklatıyorum nasıl?


Atlarla geliyorum, kurdelesi beyaz hayatlarla

Masalar diziyorum insanlara

Şaraplı, şamdanlı, kirli ve mecbur

Tasnifle evliyorum hepsini göğsümü görseniz

Ayılırdınız derim de ben buna çok gülerim

Siz çiçek sökersiniz uğursuz diye

Ben çatılar çizerim.


Yetişiyorum, erkenin dahasına

Koymuyorum nasılsa çocukları masalsız

Bir baston sırtında ölse iyi ihtiyarları avutuyorum

Onlara cennetler, iştah açan cehennemler sunuyorum

Biletler alıyorum cimrisine

El sallıyorum.


Atlarla geliyorum, küsuratlarla

Biçilmiş kefenlere renkler

Ölü evlerine kurabiyeler, kekler veriyorum

Alışılacaksa alışılsın yenmeyen bu dünyaya

Böceklerden bir kıyamet müjdeliyorum


Atlarla geliyorum, suyu bitmiş hayratlarla

Diş doktorlarına gökdelen söktürüyorum

Fotoğrafçılara yığın diziyorum

Moda bu diyorum kirli etekler için


Atlarla geliyorum, atlarla