Kapı çaldı. Durdu. Daha hızla çaldı kapı. Cemil yataktan fırlayıp pantolonunu giydi. Uykudan uyanmışlığın halsizliği değil de yakalanmışlığın telaşı vardı üzerinde. Çalmakta ısrar eden kapıya doğru koşup kapı deliğinden baktı. Tanıyamadı kapıdaki adamı. Sesini kontrol edip

"Kim o?" diye seslendi.


Utku, kapının ardında hiç telaşa düşmemiş, kendi evine gelmiş biri gibi duruyordu. Sesi duyduğu an "Cemil benim, Utku... ilkokuldan." dedi.


Biraz düşünüp Utku'yu hatırlayan Cemil kapıyı açtı.

"Kusura bakma, yeni uyandım." diyerek içeri aldı.


Cemil'in yatağının karşısındaki koltuğa yöneldiler. Cemil koltuğun üzerinden elbiselerini aceleyle toplayıp yatağın üzerine attıktan sonra, önce Utku'yu buyur edip sonra kendisi oturdu.

"Hoş geldin kardeşim, hangi rüzgar attı seni?"

Oturup bacaklarının üzerine ellerini koyan Utku, Cemil'i bir yandan süzüp bir de eve göz gezdirdikten sonra,

"Hoş buldum, çok dağınıksın oğlum ya, nasıl yaşıyorsun burada?" dedi.

Cemil iki elini iki yana açıp cevap vermedi. Ve Utku yeniden konuşup

"Sakarya'dan geldim geçen hafta. Kurtuluş'ta kiralık bi' ev bulup girdim. Sizin burada olduğunuzu biliyordum. Salih'ten aldım adresini. Refik'e baktım başta ama bulamadım. Telefonunu falan aradım yine ulaşamadım. Refik'ten haberin var mı?" dedi.


Cemil yeni uyanmışlığın dağınıklığında, bekleyip önüne bakarak duruyordu. Utku, Refik'i sorunca biraz düşündü ve "Refik'in cenazesi vardı. Abisinin eski eşinin evi yandı. İçeride yeğeni kalmıştı. Çocuk öldü. Belki kafası dağılsın diye bir yerlere gitmiştir. Biz de yaklaşmadık. O kendi gelip bulur bizi." dedi.


Utku, Cemil her konuştuğunda dikkat kesiliyor ve bir şeyler hesaplar gibi dinliyordu. Sanki sadece Refik'i görmeye gelmiş gibiydi. Elini dizine koyup

"Hadi yaa, çocuk ölmeseydi keşke, tek başına mıymış evde?"

"Tekmiş, annesi çocuğu eve bırakıp işe gidiyormuş. Çocuk evi yakmış galiba. Yazık gerçekten."

"Sen Refik'e ulaşırsan bana haber verir misin? Hatta ona söyleme geldiğimi, bakalım o tanıyabilecek mi beni?" deyip kalkmaya yeltendi.

Utku'nun kalkacağını gören Cemil,

"Bekle beraber çıkalım, kahvaltı yapalım." dedi.

Utku, Cemil'in küçük ısrarına karşın "Ben çıkayım, usta falan çağırmıştım, yine gelirim. Ama dediğim gibi Refik'e ulaşırsan haber ver bana." dedi ve ayağa kalkıp rafa doğru yürüyerek Cemil'e dönüp "Bu yaprakları neden koydun buraya?" diyerek gülümsedi.

Cemil, yanına doğru yürüyüp "Dağıtıyorum onları. Sen de al bi' yaprak. Çok sevdiğin birine ver. Çaresiz kalınca yaksın yaprağı." dedi gülümseyerek


Utku yaprakları iyice inceledi. Gülümseyerek baksa da gözleri sanki dünyanın merkezine bakıyor gibiydi. Kavanozu komple alıp eline, "Hangisini alacağım?" dedi.

Cemil, kavanozun içinden bir yaprak alıp "Bunu." dedi.

Utku, Cemil'in uzattığı yaprağı alıp diğer kavanoza baktı. Kavanozda tek bir yaprak vardı ve kapağı kapalıydı. Elindeki kavanozu bırakıp öbürünü aldı.

"Bu yaprak ne?" dedi.

Cemil, o kavanozu Utku'nun elinden alıp "O da benim yaprağım." dedi.


Utku elindeki yaprakla kapıya doğru yürüdü. Vedalaştılar ve Utku kapıdan çıkıp yaprağa bakarak "Oğlum Cemil, deli misin, manyak mısın, yoksa teşkilat mısınız anlamadım..." diye hayıflanarak binanın kapısından çıktı. Beyaz bir arabaya binip sokaktan uzaklaştı.


Cemil, Utku çıkar çıkmaz pantolonunu yeniden çıkarıp yatağına uzandı. Utku neredeydi, neden geldi, Refik'i neden sordu hiç düşünmedi. Yastığın altına koydu başını.


Utku, bir emniyet binasının otoparkına park etti arabasını. Yan koltuğa koyduğu yaprağı alıp cüzdanını açtı. İkiye ayırdığı cüzdanın bir tarafında polis rozeti vardı. Yaprağı cüzdanın arasına koyup binanın merdivenlerinden yukarı çıktı. Bir üst katta bir kapıyı çalıp içeri girdi.

"Komiserim ben geldim, sana bir şey getirdim." diyerek çıkardığı yaprağı masanın üzerine koydu.

Komiser ayağa kalkıp Utku'ya doğru yürüdü. Yanında durup yaprağa biraz baktıktan sonra

"Bu ne?" dedi.

"Cemil beni severdi. Bu yaprağın bence Refik'le alakası var. Ben rafta gördüm, yaprakları sorunca çıkarıp verdi, ben de sana verdim şimdi. Sen de yakacaksın. Çaresiz kalınca yakacaksın ama, belki Refik gelip seni öldürür."

Komiser yaprağı eline alıp "Öyleyse Cemil'i izleyeceğiz. Bu yaprak olayı neymiş bakalım."

-"İzleyelim mutlaka, benim kafamı kurcaladı bu iş." dedi.

"Refik'i bulamadın değil mi?"

"Cemil'e söyledim. Bana haber verecek."

"Utku bak, çok yaklaşma, bi' iz bulursan tek gitme olur mu? Biz seninle kardeş gibiyiz, ben de merak ediyorum her şeyi, benden bir şey saklama. Bir de bana kimse yokken komiserim falan deme."

Utku, elini komiserin beline koyarak, "Tamam Serhat, ama ne yalan söyleyeyim... Bildiğim tanıdığım insanın bunu yapma olasılığı beni çok üzüyor. Nasıl bakarım bu davaya bilmiyorum." dedi.

Serhat da elini Utku'nun omzuna koyarak, "Bu davaya sen bakmayacaksın. Bu dava benim. İki gün sonra dönüyorsun Sakarya'ya."

Utku, bir yandan şaşırıp "Ben tanıyorum onları, ben burda dururum. İzin alırım ben." dedi.

"Alamazsın, ben de seni karıştırmak istemiyorum. Refik seni biliyor olabilir. Ama buranın dışına çıkamaz. O yüzden sen bundan fazla karışamazsın. Cemil bir şeyler derse bana iletirsin. Hem artık elimde bir yaprak var. Belki de bu yaprakta bir şey vardır."


Utku, Serhat'la vedalaşıp çıkıp merdivenlerden inip gitti. Cemil de Refik de çocukluğundan arkadaşlarıydı. Refik'in annesi ölmüştü çocukken, babası gidip başkasıyla evlenince anneannesi bir abisi ve ablasını, teyzesi de Refik'i evine alıp büyütmüştü. Şimdi bir şekilde para kazanıp bir evde tek yaşıyordu. Cemil'in annesi de babası da yoktu. Babasını hiç görmemişti. Annesi de iki sene önce ölünce bir süre anneannesiyle yaşayıp sonra bir başına eve çıkmıştı. Annesinden kalan para ile yaşamını sürdürüyordu. Utku da okulu bitirip polis olmuştu. Bunu Cemil bilmiyordu. Belki Refik de bilmiyordu.


Refik... İki hafta içinde aynı mevkiide gerçekleşmiş toplam 12 cinayetin şüphelisiydi. O ev yanana kadar hiçbir işaret bulunamamıştı polis için. Ölen 12 kişinin omzuna bir Simurg damgası vurulmuştu. Yangından hemen önce çocuğun annesi bir iş merkezinde ölü bulunmuş ve omzuna simurg damgası kazınmıştı. Polis olayı sorgularken yangın sırasında eve herkesten evvel koşan birinin olduğunu anlattı kadının komşuları. Ve üstünü çıkarıp ateşe girmek istediğinde herkes sırtındaki büyük dövmeyi görmüştü. Kocaman bir Simurg dövmesi...


Ölen çocuk yeğeni değildi. Ölen çocuğu hiç tanımıyordu. Ve yangının daha sabahı, Gül ve Murat evlerinde ölü bulundu. Sağ omuzlarında bir Simurg damgasıyla.


***


Cemil kavanozunda tuttuğu yaprakların ölümlülüğünden habersiz uyuyordu. Sır diye düşmüştü peşine, sırra dair tek bir şey bilmiyordu.


Serhat, yaprağa bakıyor, ne alakası olabilir diye düşünüyordu. Ona göre o insanların her birini Refik öldürmüştü. Onu aramak için evine gittiklerinde kimse yoktu. Duvarlarda Simurg resimleri vardı. Ve evde elektrik kullanmıyordu Refik. Her yerde erimiş mumlar, büyük şamdanlar vardı.


Yaprağı eline alan Serhat, kapıdan dışarı seslenip birilerini çağırdı ve "Refik'in evine gidiyoruz!" dedi. Yaprağa dair izler bulmak istiyordu. Cemil'in bu işin içinde olup olmadığına dair şüpheler düşmüştü içine, ama yaprağın bağlantısını kuramıyordu. Belki de delinin tekidir, dedi Cemil için, ama yine de Refik'in evine gitmek için kapıdan çıktı.