Anlamaya çalışmayı bıraktım insanları,
Tanrılarıda
Savruluyorum uzayda başı boş gezen dev kütleli gezegenler gibi
Damarlarımın içinde dolaşan kanımla
Ye...
Uzun, esmer ve yağlı boynumu bir cümlenin altına koydum
Hayatım çuval çuval dizilmiş bilmiyorumlar yığını
Hayatın çarkları henüz yeşil ve ham üzümlerini ...
Kararmış döküm tavanın isli gövdesi çatlatıyor körpe kestaneleri
Köşe başında gece simitçileri
Ve soğuktan kaskatı kesilmiş etli butlu simitler
Tombul am...
Artık yenilmiştim
Bir ustura darbesi ile bebeklik saçlarımı kökünden kesip
Geçmişin yeminlerini unuttum
Ruhumu, rezene dolu sessizce demlenen bir cezven...
Ruhum tütüyor ağzımdan
Bir yudumun damlarken ılık ılık dudağıma
Anason yeşili bir ay yırtıyor,
Gecenin sulara vuran kasvetli pelerinini
Geceye uyanıyorum...
Ay ışığı yoğunca demir pencere korkuluklarını aşıp değerbilmez Acar'ın duvarlarından süzülüp parkelere sızıyordu.
Kararmış kalın ve saten perdeler, rüzgarın...
Sessiz insanlar doluyor yüzümün boşluklarına
Kavruk tenimin aya bakan her köşesinde taşıyorum desenimi
Kaç gecedir ruhumda bu susuz yaz telaşı
Bu kurak ha...
Cılız bir tını seğirtiyor boş sandalların balıkçı takalarının üzerinde.
Tahta kurusu ıslanmış yağmurdan, ki göğsü sızlıyor bu ıssız vebadan.
Yaban soğuk,...
Dolu dizgin, değişiyorum
Arka bahçemde açıyor bal kokulu, turuncu portakal çiçekleri
Kalın kafalı, kel, bıyıklı küfürler doğrultuyorum sabahları ranzamda
...
Bir çığlık asılıdır, sallanır şu boş kapının tahta pervazında.
Bilmem kaç senedir yavan rüzgârlar ufalar sert kayalarımı.
Nicedir hemşirem,
Nicedir, uyanı...
Samimiyetin vermiş olduğu soğukluğun koynundayız.
Sevgimizi, uzak odalarımızın sokağa bakan çürük cam pervazlarında yitirdik.
Ve dost gibiydi kaygısızlıkla...
Şehrin ışıkları buz mavisi, sürülüyor koyu bir taş sürme gibi göz pınarlarıma
Gökyüzündeki sonsuzluğa süzülen koca kayalar kadar savruk düşlerim
Cüzzamlı t...
Tanrının mermer elleri
Ne kadar ağır
Göğsümün üzerinde duruyor
Demli kıpkırmızı kanım, tüm damarlarımı kabartan debisi ile akıp, göğsümü Kızılca kıyamet ...
Çoban fenerleri yanıyor dağların uzak yamaçlarında
Diri diri, körpe tavşan çorbası tütüyor
Sarı patateslerin buruşuk kabukları soyulup çatlayınca kadar ...
Nasılım
Bilmiyorsun
Kalın gri bulutlar örtüyor gökyüzünün mavi tenini
Ellerim öyle ağır ki, dokunamıyorum
Başımın üstünde dönüp dolaşıp kanıma karışıyor...
Kör bıçaklar sıyırıyor yağlı etimi kemikli göğsümden
Feryat figan bağıracak bir isim dahi bulamıyorum
Karnımın içi fokurdayan adak kazanı
Ölü koyun dişler...
Perdeyi her araladığımda karanlığın gözlerimin içine dolduğunu hissediyorum
Tenimin altına siniyor cesaretim
Gençliğimin körpe etiyle besliyorum yüzlerce y...
Beni geceye gömün diyordu bir deli rüyamda, aslında ayın sessiz yüzüne bakan bir çıkmaz sokaktı. Biraz sonra uzandığı kaldırımın üzerinden çenesini toplayan ...
Hep ile hiç arasında bir yerde
Gençliğimin taze eti, hayatın çarkları arasında çiğneniyor
Harlı ateşte kavrulup dibi tutuyor çilek reçellerinin, unutuluyo...
Soğuk bir akşam, gecenin de dibi
Ruhum bastığı soğuk ve kurumuş toprağın çatlamış aralıklarına doluyor
Gökyüzü bir damla gözyaşının gerçekçiliği için karga...
Yükleniyor...
İçeriğin sonu
Yüklenecek başka sayfa yok