Güneş huzmelerinin perdede oluşturduğu kuytu gölgelerle günün aydınlandığını anlıyorsun. Dışarıya yeni günün tohumları saçılıyor. Yataktan kalkmak için acele...
beklemek, ağır bir yük oldu sırtımda sevgilim
önümüzde hiçbir yere varmayan yollar
önümüzde adı konmamış ayrılıklar
önümüzde geç kalmanın amansız tortusu
...
Hoşça kalamadım Crane
Sylvia’nın fırınını arıyorum
Üzerimde Chatterton erkenciliği
Şu hayatta en çok Urmuz’u anlıyorum
Ceplerimde Woolf’un taşları var
...
sevgilim,
ben daha o günlerde yazacaktım sana,
ama zamanın çorak sırtını aşamadım bir türlü.
sorma, içimde bir kuraklıktır almış başını gidiyor
üstümde ...
Bir gün güneşin koynuna evladıymışım gibi sokulup yüreğimi ısıtırken kar beyaz bir sayfa ulaştı ellerime. Açıp bakınca büyüklerimin ağzından duyduğum askerli...
Elime bir belge tutuşturulup işleminiz bitti denildiğinde ayaklarım yabanı oynar gibi yapıp, iki adım atıp çıktım dışarı. Sonuçta vatan görevine gidecektim, ...
kategorisini belirleyemediğim bir sessizliğin ortasında yerimi koruyorum. fakat çözemiyorum nesiyim kendimin? nesiyim sizin? farkında değilliklerinizin arası...
Söz vermiştim kendi kendime: Yazı bile yazmayacaktım. Yazı yazmak da, bir hırstan başka neydi? Burada namuslu insanlar arasında sakin, ölümü bekleyecektim. H...
Rüyalarımı süsleyen bir katil var
''Her ölüm erken ölümdür'' diyor
Dişleriyle kan yüzüme yüzüme
ve nevrotik bakışları.
Ama çok geç
çok geç, ben artık öl...
OĞUL
Anne ben geldim, üstüm başım
Uzak yolların tozlarıyla perişan
Çoktan paralandı ördüğün kazak
Üzerinde yeşil nakışlar olan
-
Anne ben geldim, yor...
Yükleniyor...
İçeriğin sonu
Yüklenecek başka sayfa yok